Bu yazı Elmalı-Antalya’da doğup, ömrünün büyük kısmını Beşiktaş’ta geçiren bir hanımın hayat özetidir. Yazı aynı zamanda Türk kadınının 1920-1950 arasındaki yaşamını göstererek, bugüne ışık tutmaya çalışmaktadır.
“Kibar Nezahat”
Kabataş’taki İnönü Lisesi (şimdi Ticaret Lisesi) öğrencisi iken “Kibar Nezahat” diye tanınırdı. Aile içinde kullanılan adı ise Sabiha, kısaca “Şaboş”tur. O zamanlar Beşiktaş – Çırağan’da Çitlenbik Sokak No:34’te anne, baba ve 4 kızkardeşi ile oturuyordu. Kıztaşı, Fatih’teki kiralık bir evden, babalarının Tuğbay (Tuğgeneral ile Albay arası rütbe) olarak emekliye ayrılması üzerine 3500 (üçbinbeşyüz) liraya Beşiktaş’ta aldıkları bahçe içinde 3 katlı Boğaz manzaralı eve taşınırlar. Bu taşınış, Sabiha (Fatma Nezahat) Hanım için Beşiktaş ilçesi sınırları içinde yaşanacak 50 yıllık bir yaşamın başlangıcı olacaktır. Sabiha (Fatma Nezahat) Hanım 1921 yılında babasının Askerlik Şube Başkanı olarak görevli olduğu Elmalı – Antalya’da doğdu. Başka bir deyişle kendisi aslen Antalyalı’dır. Doğum günü tam olarak bilinmiyor. Kendisine sorulduğunda babasının doğumunu Kuran-ı Kerim’in bir sayfasına “Nezahat hasat zamanı doğdu” diye not düştüğünü söyler. Bu Kuran zaman içinde kaybolmuştur. Osmanlı devlet düzeninde ‘özlük kayıtları’ tutulamadığı için 1930 yılından önce doğan kişilerin büyük çoğunluğunun doğum günü belirsizdir. Sabiha (Fatma Nezahat) Hanım’ın ailesinin büyük bir bölümü Erzurum’da yerleşmiş göçmenlerden oluşmaktadır. Baba tarafı aslen Ahıskalı’dır. Anne tarafının ise Niş – Trakya göçmeni olarak gelip Erzurum’da Kümbet köyünü kurduğu söylenir. Erzurum’un yerlisi olan Kuyumcu Ali’nin Niş göçmeni Firdevs Hanım ile evlenmesinden Emine Hanım doğar. Ailelerin “Kümbetlioğlu” ve “Gemalmaz” olarak tanındıkları biliniyor. Baba tarafından Selahattin Demircioğlu, Orgeneral olarak anne tarafından ise Hikmet Kümbetlioğlu Vali ve Danıştay 8. Daire Başkanı olarak görev yapmışlardır. Sabiha (Fatma Nezahat) Hanım’ın babası Ahmet Necmettin Efendi 3 yıl İdadi (hazırlık), 3 yıl da Harbiye’de okuyarak 1900 yılında Harbiye’den Süvari Subayı olarak mezun olmuştur. Subaylık görevinin büyük bir kısmını Irak’ta bulunan 4. Orduda yapmış, 1907 yılında 21. Süvari Alayı’nda Üsteğmenliğe, 1911’de 4. Ordu 24. Süvari Alayı’nda Yüzbaşılığa terfi etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki yararlılıklarından dolayı Osmanlı Devleti’nin “Harp Madalyası”nı, ve 1927’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Kırmızı Kurdeleli İstiklal Madalyası’nı almıştır.
Emine Hanım 16 yaşında iken 1912 yılında Ahmet Necmettin Efendi ile evlenir. Bu evlilikten beş kız çocukları olur: Mediha, Meliha, Semiha, Sabiha ve Süheyla. Aile değişikliğe açık, kişisel özgürlüklere saygılıdır. Ailenin yaşadığı günlerin şartlarına göre devrimlerden önce batılı giyime ayak uydurmasının en güzel kanıtı Cumhuriyet’in kuruluşundan evvel Kars’ta 1923 yılında çekilen bir fotoğraftır. Beş kızkardeşin 1933 yılında çektirdikleri fotoğraf da tam anlamıyla yaşama dönüktür. 1930 ve 1940’lı yılların Batı etkisi aileyi de etkileyecek ve kardeşler o yıllarda Fransız etkisiyle yakınları arasında Medoş, Meloş, Semoş, Saboş diye anılacaklardır. Aile, çocuklarını İstanbul’da yaşamanın sunduğu eğitim imkanlarından yararlandıracak ve evli olan Mediha hariç, Meliha ve Semiha Tıbbiye’yi bitirip Doktor olacak, Sabiha Hukuk Fakültesi’ne devam edecektir. Tıbbiye son sınıf talebesi Süheyla ise 1947 yılında hayata veda edecektir. Aile 1934 yılında Soyadı Kanunu uyarınca kökenlerini gözönüne alarak “Doğulu” soyadını almıştır. Kardeşler evlenince (Mediha) Oktay, (Semiha) Günay, (Meliha) Güvener, (Sabiha) Orhon soyadlarını alırlar.
Emine Doğulu, bir Tuğbay eşi olmasına rağmen yaşadığı çevrenin ve erken evliliğin getirdiği sorumluluklar sonucu okuma-yazma bilmemektedir. Okuma-yazmayı beş çocuk sahibi olduktan sonra 1928 yılında Harf Devrimi sırasında kocası akşamları kendisine ders vererek öğretecektir. Emine Hanım kocasının kendisi ile beraber yazdığı defterleri 1958 yılına kadar saklamıştı. Daha sonra bir taşınma sırasında bu defterler kayboldu. Ben anneannemin yanında kalıp ilkokul 4. sınıfa gittiğim 1954 yılında anneannem hergün Cumhuriyet Gazetesi okurdu, ve bu alışkanlığı öldüğü 1978 yılına kadar devam etti. (Bu satırların yazarı anneannesinden miras aldığı bu alışkanlığı halen sürdürmektedir)
Sabiha (Fatma Nezahat) ilkokula yeni Türk Alfabesi’nin uygulandığı 1928 yılında Urfa’da başlar. Babası Cenup (Güney) Hudut Kumandanı’dır. İlkokul fotoğraflarında yeni Türkiye’nin Urfa ilinde 1928 yılında öğrencilik hayat ve giyim tarzının etkileri gözlenmektedir.
1928 yılı fotoğrafında önden ikinci sıra, soldan üçüncü kız öğrenci Lamia Hanım’la arkadaşlıkları, tesadüfen eşlerinin de arkadaş olmaları nedeniyle ömür boyu sürmüştür. Bu satırlar yazılırken 75 yıllık arkadaşlıkları hala devam etmektedir. 1933 yılında arkadaşı Güzin Hanım ile Urfa’da çektirdikleri fotoğrafta da Cumhuriyet döneminin gençliğe aşıladığı özgüveni çok belirgin olarak görüyoruz.
Güneydoğu Anadolu yaşamları babalarının emekli olup İstanbul’da Fatih – Kıztaşı’na taşınmaları ile son bulur. Necmettin Bey’in (kendisine artık “efendi” değil “bey” diye hitap edilmektedir) emekli maaşı ile aldığı evin inşaatı 1935 yılında biter ve Beşiktaş – Çırağan’da üç katlı bahçe içinde Boğaz manzaralı evlerine taşınırlar. Necmettin Bey yeni evinde bir yıl yaşar ve 1936 yılında 58 yaşında vefat eder; arkasında yeni evli olan Mediha ve Lise-Üniversite öğrencileri olan dört kız bırakarak. Babalarının ölüm acısının ardından aile en küçük kardeşleri Süheyla’nın ölümüyle ikinci kez sarsılacaktır.
Beşiktaş’a taşındıktan sonra Kabataşta’ki İnönü Kız Lisesi’ne 776 numara ile kayıtlı olan Fatma Nezahat 1939 yılında mezun olur. 1939 yılının İstanbul Ulaşım Şebekesi sınırlarını görmekteyiz.
Burada küçük bir ayrıntı göze çarpıyor; lise öğrencisi sadece ev-okul (Ortaköy-Kabataş) arasında paso kullanabilirken, üniversite öğrencisi artık sınırsız gezme hakkını kazanmıştır. İstanbul Lisesi arkadaşlıklarını da ömür boyu sürdüren Sabiha (Nezahat) Hanım, Rahşan, Güzin, Fıtnat Hanım’larla halen ilişkisini sürdürmektedir. Lise mezuniyetinden sonra Sabiha (Nezahat) Hanım İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydını yaptırmıştır. İstanbul Üniversitesi o yıllar Avrupa’daki baskılardan kaçarak Türkiye’ye yerleşen Alman asıllı profesörlerin getirdiği ruhla aydınlık günler yaşıyordu. Nezahat Hanım Prof. Ernst Hirsch’ten ders almış olduğunu yeri geldikçe belirtmektedir. 1940 yılları başında Necmettin Bey’in Harp Okulu’ndan arkadaşı Zihni Orhon’un en büyük oğlu Teğmen Özdemir Orhon, Sabiha Hanım’a olan ilgisini belli etmeye başlamıştır. Özdemir Bey sık sık motorsikletle Beyazıt’a gider, Sabiha Hanım’ın üniversiteden çıkışını beklerdi. Zihni Bey son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın İngilizlerce kapatılması üzerine Ankara’da Birinci Millet Meclisi’ne katılmış, iki dönem Kars Mebusu olarak görev yapmıştır.
Her iki genç birbirini sever ve 31 Ekim 1941 yılında evlenirler.
Özdemir Bey’in mesleği gereği 17 yıl içinde Ankara- Dörtyol-İskenderun- Maraş- Ankara- Hadımköy- Erzurum- Ankara olmak üzere 8 yer ve ev değiştirirler.
İstanbul’da bir oğul (Gültekin), Ankara’da bir kız (Gülçin) ve Dörtyol’da bir kız çocuğuna daha (Türkan) sahip olurlar.
Bu arada Özdemir Bey, Kurmay Albay olmuş daha sonra 1958’de görevli olarak gittiği Nato – Paris’te geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Babanın genç yaşta ölümü üzerine aile Ankara’dan İstanbul’a taşınır. Önce Çırağan sonra Esentepe’de oturur, en sonunda Bebek’e yerleşirler. Sabiha Hanım 1958 yılında 16, 13 ve 11 yaşındaki üç çocuk ve hayatın kendisine yüklediği sorumluluklarla aile reisliğini üstlenir ve bir bankada çalışmaya başlar. Çalışmayı bıraktığında üç çocuğunu da okutmuş ve üniversite mezunu olmalarını sağlamıştır.
Daha sonraki yıllarda ise çocuklarının her biri evlenir ve Sabiha Hanım beş torun sahibi olur (Nur, Didem, Ayşe, Ceyhun ve Orkun).
Gültekin Orhon – Eylül 2003
Ayrıca Söz Uçar isimli blogu için: http://orhon.wordpress.com